“Sapere Aude”: Bilmeye Cesaret Et!

Yola M.Ö 5. Yüzyıl Antik Yunan Felsefesinden çıktık. Hristiyanlığın gelişiyle birlikte bin yıl sürecek olan Skolastik ve Dogmatik düşüncenin hâkim olduğu Ortaçağ Felsefesinin dehlizlerine girdik. Bu karanlık dehlizlerden çıkarken yanımızda Rönesans’ın ışığı, gelişen bilim, Descartes ve “Cogito Ergo Sum”’ vardı. “Cogito” ile birlikte insanoğlu, Ortaçağ düşünce yapısını kendi özgür iradesiyle terk etti. Kendi aklını kullanmayı ve hayatını akılla kavramayı seçti.

Rönesans yani “Yeniden Doğuş” Ortaçağ karanlığındaki insanlığı tekrar aydınlığa çıkarmıştı. Bu aydınlık “Liberte, Egalite, Fraternite” (Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik) sloganıyla 1789’daki Fransız devriminin önünü açtı. 1789 Fransız ihtilaliyle din adamlarına ve soylulara sağlanan ayrıcalıklar kaldırıldı. İnsanların doğuştan elde ettikleri, onlara ayrıcalık sağlayan özelliklere verilen değerler artık önemini yitirdi. Herkesin yasalar önünde eşit olması ilkesi getirildi. Özgürlük anlayışı diye bir kavram ortaya çıktı. İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi ilan edildi. Kralların mutlak iktidarına dayanan hakları önce kısıtlandı daha sonra da Cumhuriyetler kuruldu böylece üniter devletler oluşmaya başladı. Kilisenin ekonomik, siyasi ve toplumsal gücü giderek azaldı. Din ve devlet işleri tamamıyla birbirinden ayrıldı. Bununla birlikte insanların inandıkları dinlerde özgür olmaları sağlandı dini serbestlik ve hoşgörü gelişti.

Ve sonra sahneye Immanuel Kant çıktı. Kant, felsefesiyle ortalığı allak bullak eden, kendinden önceki felsefe tarihini bütünüyle değiştiren kişidir. Ortaçağın dogmatik anlayışı içinde düşünmeden, eleştirmeden, sorgulamadan yaşayan insanlara “Sapere Aude: Bilmeye Cesaret Et!” diyerek kendi aklını kullanma cesaretini vermiştir. Yazmış olduğu üç kitabıyla Metafiziği tarih sahnesinden indirmiştir.

Kant sonrası gelen felsefi dönem ise Alman İdealizmi olarak bilinir. Bu dönemde Fichte, Schelling, Hegel ile yeniden metafiziğe anlam katmak gayretleri pek bir anlam ifade etmeyecek daha sonra gelen Feuerbach, Engels ve Marx ile ortalığın hallaç pamuğu gibi dağılacağı bir dönem başlayacaktır. Sonraki yıllarda bu dağınıklığın içinden uzun yıllar varlığını devam ettirecek olan ideolojiler çıkacak ve onların fikirlerini birçok kişi ya alkışlayacak ya da fikirlerinden korkacaklardır. Ama şurası bir gerçek ki onlar, ardından gelecek olan Yirminci Yüzyıl felsefesine ışık tutan kişiler olmuştur.

Lafı fazla uzatmadan bu uzun yazı dizisine sevgili Murathan Mungan’ın “Sahtiyan” isimli şiirinden bir dörtlükle giriş yapalım;

…kocaman yüreğimiz, kocaman ellerimiz, kocaman düşlerimizle / kurmaya çalıştığımız ilişkiler anlatısı / sonra adları kırbaçlanmış bilge kişiler / ve tarihin piçleri, marx, freud, nietzsche / ve şuramda o eski harf kalp ağrısı”


“Sapere Aude”: Bilmeye Cesaret Et!” için bir yanıt

Yorum bırakın