Sokrates’in Horozu

Tarih boyunca inandığı değerler uğruna ölümü bile göze alan insanlar olmuştur. Bu insanlar düşünceleriyle tarihin gelişimine öyle bir etki etmişlerdir ki tarih ne bu insanları ne de onların inandığı değerleri unutmamıştır. Bu insanlardan belki de ilk akla gelen kişi ismine oldukça aşina olmamıza rağmen kendisi hakkında pek de fazla bilgi sahibi olmadığımız Sokrates’tir. Öyle ki ölümünün ardından kalan tek bir somut eseri veya basılı bir metni bulunmamasına rağmen onun düşünsel dünyasını anlamadan felsefe yolculuğuna çıkmak çok zordur.

Sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değmez” diyen bu önemli Antik Yunan filozofu için erdemli ve ahlaklı yaşamak, öğretmekten çok öğrenmek çok daha önemliydi. Erdemin öğrenilebilir bir nitelik olduğuna ve bilginin yaptığımız eylemlerde bizi doğruya taşıyacağını inanıyordu. Öyle ki Romalı filozof ve siyaset insanı Cicero, Sokrates hakkında; “Sokrates felsefeyi göklerdeki yerinden aşağı çekip insanların kurduğu şehirlere, yaşadıkları evlere, insanların hayatlarına sokmuştur ve onları hayat, ahlak, adalet, erdem, iyi ve kötü üzerine sorular sormaya mecbur bırakmıştır.” dediğinde hiç de abartmıyordu.

Öyleyse gelin hep beraber bu büyük düşünürün ölüme giden yolculuğunu öğrenmek için Milattan Önce 399 yılının Atina’sına gidelim.

Günümüzden yaklaşık 2400 yıl önce Antik Yunan filozoflarının en önemlilerinden birisi olan Sokrates ölümle cezalandırılmıştır. Cezanın infaz edilmesi için Delos’a yola çıkan tören gemisinin dönmesi beklenmektedir. Bu gemi bir efsaneye göre yıllar yıllar önce Atina’dan kaçırılarak Girit’e götürülen yedi genç erkek ve yedi genç kızı kurtarıp Atina’ya geri dönen, Atina’nın o tarihteki kralı Theseus’un zaferini anmak için her yıl aynı tarihte Delos’a yola çıkan tören gemisidir. 

Atina Meclisi çıkardığı bir yasa gereği anma töreni boyunca yani gemi Atina’dan yola çıkıp, Delos’a varıp oradan tekrar Atina’ya geri dönünceye kadar şehrin manevi anlamda temiz kalması için hiç kimsenin öldürülmesine izin vermiyor ancak gemi Atina’ya dönünce ölüm cezaları infaz ediliyordu. Bu deniz yolculuğu havanın fırtınalı olduğu ve rüzgârın ters estiği zamanlarda daha uzun sürüyor geminin Atina’ya dönüşü gecikiyordu.

Bu defa tören gemisinin yola çıkışı Sokrates’e verilen mahkeme kararının bir gün öncesine rastlamıştı. Geminin Atina’ya dönüşü gecikmiş Sokrates’in infazı henüz yerine getirilememişti.

Sokrates, infazın gerçekleşeceği güne kadar bir hücrede tutuluyordu. Fakat ailesinin, öğrencilerinin ve dostlarının kendisini ziyaret etmesine izin verilmişti. Neredeyse her gün dostları ve öğrencileriyle görüşüyor onlarla uzun sohbetler edebiliyordu.

Sokrates tüm hayatı boyunca erdemli bir hayata inanmıştı. Öğrencileriyle yaptığı sohbetlerde onlara erdemli ve ahlaklı bir hayatın önemini anlatıyordu. Sokrates, devletin görevinin sadece vatandaşları korumak değil ayrıca en önemli görevlerinden birinin onların eğitimine önem vermek olduğunu da düşünüyordu. O hem halkı yönetenlerin hem de vatandaşların eğitimli, erdemli ve ahlaklı olması gerektiğine inanıyordu. Çünkü Sokrates’e göre insanların mutlu bir hayat sürmesi, eşit ve uygar bir toplumda yaşayabilmesi için bunlar olması gerekli olan niteliklerdi. Bu yüzden sık sık Atina meclisini eleştiriyordu. Sokrates’in yaptığı bu eleştiriler, sonunda Atina Meclisini rahatsız etmeye başladı. Yöneticiler onu susturmak için ne kadar uğraştılarsa da Sokrates inandığı düşüncelerden vazgeçmedi sonunda meclis tarafından ölümle cezalandırıldı.

Aslında meclis sadece Sokrates’i korkutmak ve susturmak istemişti. Sokrates’i idam ederek, onu sevenlerin tepkisini çekmek istemiyordu; bu nedenle çoğu zaman hücresinin kapısı açık bırakılıyor ve Sokrates’in kaçarak Atina’dan gitmesi bekleniyordu. Hatta meclisin bu düşüncesi öğrencileri tarafından kendisine bile söylenmişti.  Hocalarına hücreden kaçması için destek veren öğrencileri bile olmuştu. Ama o kaçmanın düşüncelerini inkâr etmekle aynı şey olacağını söylüyordu. Bugüne kadar ahlaklı olmayı, erdemli olmayı, adalete ve yasalara inanmayı seçen Sokrates eğer kaçarsa kendi düşünceleriyle çelişkiye düşeceğini biliyordu. Bu nedenle o kaçmak yani yaşamak yerine ölümü seçecekti.

Biz bunları Sokrates’in ölüm anının anlatıldığı; Platon’un Phaidon Diyaloğu adlı eserinden biliyoruz.

Sokrates’in son anları Phaidon Diyaloğu’nda hatırladığım kadarıyla şöyle anlatılır;

Tören gemisi Atina’ya dönmüş, infazın gerçekleşeceği gün gelmişti. Bunu öğrenen Sokrates’in dostları ve öğrencileri o gün çok daha erken Sokrates’in ziyaretine gitmişlerdi. Sokrates o sabah infazın gerçekleşeceği ana kadar kendisini ziyarete gelen dostları ve öğrencileriyle ölüm ve hayat hakkında uzun bir konuşma gerçekleştirir.  Ve aralarındaki sohbet devam ederken zehri kendisine içirecek olan cellat hücreye girer. Zehri veren cellat “Kabın içinde çok fazla bir şey yok, kolay içersin, yalnız içtikten sonra bacaklarında bir ağırlık duyuncaya kadar gez, sonra da uzan yat, böylelikle zehir daha çabuk tesirini gösterecektir” der ve zehir dolu kabı ona uzatır. Sokrates, sükunetle, yüzünde her hangi bir korku belirtisi olmadan tası alır ve zehrin hepsini içer.

Sokrates zehri içip bitirdikten sonra hücredeki tüm dostları Sokrates’e bakıp ağlamaya başlar. O zaman Sokrates; “Ne yapıyorsunuz dostlar” der ve sonra devam eder; “Ben zehri içmeden önce ailemdeki tüm kadınları evlerine yollamışsam işte en çok bunun içindi. Bana ölürken gözyaşları içinde değil uğurlu sözlerle ölmek gerektiği öğretilmiştir. Lütfen ağlamayın.”  Bunları söyledikten sonra celladın tavsiyesine uyarak kalkıp hücresinde dolaşmaya başlar.

Sonra huzur içinde ölmek için hücredeki yatağına yatar ve ölümü bekler. Bir ara öğrencilerine dönerek “Asklepios’a bir horoz adadık, ona olan borcumuzu ödemeyi unutmayın dostlar!” der. Öğrencilerinden Kriton: “Peki, olur, merak etmeyin, bizden istediğiniz başka bir şey var mı?” diye sorar. Bu soruya artık cevap gelmez. Sokrates’in son cümlesi, Tıp ve Sağlık Tanrısı Asklepios’a olan horoz borcunun ödenmesini istemesi onun vasiyeti gibi olmuştur.

Daha sonraki yıllarda hatta yüzyıllarda “Phaidon Diyaloğu”’nu ve bu diyalogda geçen bu borcu, bu adağı birçok filozof birçok düşünür yazdı, tartıştı. Kimisi gerçekten Sokrates’in Asklepios’a adadığı gerçek bir horoz olduğu fikrinde birleşirken, kimleri ise “Hayat bir hastalıktır ölüm ise bu uzun hastalıktan kurtulmak ve iyileşmektir bu yüzden Sokrates’in Sağlık Tanrısı Asklepios’a adadığı horoz ödenmesi gerekli olan hayat borcumuzdur” fikrinde birleşmiştir.

Sokrates’in son cümlesinde geçen gerçek bir horoz mudur, yoksa ödenmesi gereken hayat borcumuz mudur? Bilmiyorum, ama belki de bu borç sıradan bir adak olmanın ötesinde düşüncelerinden dolayı susturulmak istenen büyük bir düşünürün o öldükten sonra en azından fikirlerinin yaşatılmasına yönelik küçük bir istekti. Sokrates’in öğrencisi ve tüm zamanların en önemli düşünürlerinden birisi olan Platon, hocasının bu vasiyet gibi cümlesini anlamış ve Sokrates öldükten sonra neredeyse kaleme aldığı tüm eserlerini onun ağzından yazmıştır. Sokrates’in tüm hayatı boyunca yazılı bir eser bırakmadığı düşünüldüğünde, Platon’un yaptığı bu davranış hocasına olan borcunun kat ve kat fazlasıdır.

Kaynakça:

Phadion Diyaloğu – Platon

Devlet – Platon

Sokrates’in Savunması – Platon


Sokrates’in Horozu” için bir yanıt

  1. Sokrates ahlak filozofu diye yutturulmaya çalışılıyor ama öyle değil. Sokrates son derece ahlaksız bir adamdır. Birkaç ahbabıyla akşama kadar sokaklarda dolaşıp genç erkekleri ayartmaya çalışan sapkın bir adamdı. Şölen diyalogunda bu durum açıkça görülür. İdamın nedeni Yunan ailelerin bu teresten şikayetçi olmasıdır.

    Beğen

Yorum bırakın