Meta Nedir?

Kapitalist üretim tarzının egemen olduğu toplumların zenginliği, “Muazzam bir Meta birikimi” olarak kendini gösterir, bunun birimi tek bir metadır. Araştırmalarımızın, bu nedenle, Meta’nın tahlili ile başlaması gerekir.

Karl Marx

Karl Marx, kapitalizmin işleyişini anlattığı üç ciltlik eseri “Das Kapital” kitabına bu giriş cümlesiyle başlar. Marx için Meta’nın tahlili önemlidir çünkü Meta kapitalizmin olmazsa olmazıdır. Peki, nedir bu Meta?

Meta her şeyden önce, bizim dışımızda bir nesnedir. Üretilen ve üretilirken emek harcanılan ve belki de en önemlisi sahip olduğu özellikleriyle bizim gereksinimlerimizi karşılayan bir şeydir.

Tabii ki Meta’yı kapitalizmin vazgeçilmezi yapan sadece insanların gereksinimlerini karşılaması değildir; Meta aynı zamanda değişim değeri olan bir şeydir ve Meta’nın değişim değerinin olması onu Kapitalizmin vazgeçilmezi yapan en önemli özelliğidir. Ama bir metanın meta olması için tek başına değişim değeri yeterli değildir.

Meta’nın Değeri

Metanın kendi içinde barındırdığı iki çeşit değeri vardır. Bu değerlerden biri “Değişim Değeri” diğeri “Kullanım Değeri”dir.

Ve doğruyu söylemek gerekirse bu iki kavramı başımıza saran ilk kişi Aristoteles’tir.

Aristoteles; “Eşitlik olmadan değişim, ortak bir ölçü ile ölçülebilirlik olmadan da eşitlik olamaz.” diyordu.  Aristoteles’e göre eğer iki şey birbirleriyle değiştirilecekse aralarında ortak bir ölçü birimiyle ölçülebilirlik ve birbirleriyle değiştirilebilmeleri için yine bir şekilde birbirleriyle karşılaştırılabilir olmaları gerekliydi. Böylece Aristoteles sahip olduğumuz her şeyin iki türlü kullanımı olduğunu söyleyecek, kullanım ve değişim değerlerini ilk konu edinen kişi olacaktı.

Aristoteles’ten yüzyıllar sonra Kapitalizmin gelişimine önemli katkısı olan ünlü ekonomist Adam Smith’te Meta’nın bu iki değerinden söz etmiştir. Fakat Aristoteles’e nazaran Smith, bu ayrımı yaptıktan sonra kullanım değeri üzerinde fazla durmamış, hatta kullanım değerinin, değişim değeri için pek de gerekli olmadığını bile söylemiştir. Smith, bu konuyu daha net açıklayabilmek için şu ünlü elmas ve su örneğini vermiştir.

Bildiğimiz gibi Elmas, fiyatı çok pahalı olan ve değişim değeri yüksek olan bir üründür. Fakat buna rağmen elmasın kullanım değeri yoktur yani ihtiyaç duyulan elzem bir ürün değildir. Fakat Su için bu durum tam tersidir. Su olmadan yaşamamız mümkün olmadığı için Su çok yüksek bir kullanım değerine sahiptir. Fakat suyun da elmasın tersine değişim değeri çok düşüktür.

Peki neden? Çünkü Kullanım Değerinin ölçüsü fayda, Değişim Değerinin ölçüsü ise emektir.

Gelin bu kısmı daha iyi anlayabilmek için biraz açalım; bir şeyin kullanım değerinin ölçüsü o şeyin bize sağladığı faydasıdır. Yani o şey bize ne kadar fayda sağlıyorsa bizim için önemi de o derece yüksek olacaktır. Buna rağmen bir şeyin değişim değerinin ölçüsü ise o şeyi meydana getirirken harcadığımız emek/zamandır.

Buraya kadar yazdıklarımızdan artık şunu biliyoruz ki bir Meta’yı Meta yapan değişim değeridir ancak kullanım değeri olmayan bir Meta’nın değişim değerinin olması da beklenemez. Unutmayalım ki bir şey bizim için ne kadar yararlıysa ve gereksinimimizi ne kadar çok karşılıyorsa o şey o kadar kullanım değerine sahip olacaktır. Hiçbir işimize yaramayan bir malı kim almak ister ki?

Metanın bir diğer özelliği olan Kullanım Değeri ise kendi içinde iki farklı özellik barındırır; ya başka hiçbir şeye ihtiyaç duyulmadan bir insanın kişisel gereksinimlerini giderir ya da herhangi bir maddi varlığın yani Meta’nın üretimi için üretim aracı olarak kullanılır. Hemen bir örnek verelim; Ayakkabı bizim gereksinimimizi karşılayan bir şey midir? Evet. Peki ya ayakkabıyı ürettiğimiz ayakkabı makinesi ayakkabının üretimini sağlama gereksinimimizi karşılar mı? Bu da evet. Yani ayakkabı makinesinin da bir kullanım değeri vardır.  

Peki, ya ormanlarda kendi kendine yetişen yabani meyveler, nehirlerden akan sular, kıyısında güneşlendiğimiz ve dalgalarında kulaç attığımız denizler yani insan emeğiyle üretilmeyen pek çok şeyin de kullanım değeri yok mudur? Peki, onlar Meta değil midir? Hayır, değildir. Çünkü bir şeyin Meta olabilmesi için üretilirken bir emek harcanması ve ayrıca satılmak için üretilmesi gerekir.

Burada dikkat edilmesi gerekli olan nokta şudur; Eğer bir ürünün değişim değeri varsa o ürün satılabilinir bir üründür. İşte nihayet kapitalizmin sevdiği yere geldik. Paranın sesini duyuyor musunuz?

Değişim değeri bir metanın üretilmesi için gerekli olan ortalama toplumsal emek zamanı miktarıdır. Her meta aynı sürede üretilmeyeceği için her metanın değişim değeri de kullanım değerleri gibi birbirlerinden farklı olmak zorundadır. Sadece değişim değerleri birbirine eşit olan iki meta birbirine eşittir diyebiliriz. Bin liralık altının, bin liralık gümüşe eşit olması gibi… Ve böylece diyebiliriz ki değişim değerleri eşit olan iki meta zerre kadar kullanım-değeri içermezler önemli olan onların değişim değerleridir. Kapitalizme hoşgeldiniz.

Peki Değişim Değerini Kapitalizm için bu kadar önemli yapan şey nedir?

Bu soruya net bir cevap vermek için Marksist literatürün çok bilindik iki kavramını öğrenmek zorundayız; Değişim değeri, “soyut-toplumsal emek” ile yaratılırken kullanım değeri “somut-bireysel emek” ile yaratılır.

Şimdi gelin bu yeni iki kavramı “soyut-toplumsal emek” ve “somut-bireysel emek”kavramlarını bir örnekle anlatmaya çalışalım;

Diyelim ki kışın giymek için kendime bir yün çorap ördüm. Bu çorabı örerek kendi “somut-bireysel” emeğimle bana yarar sağlayacak ve kullanım değeri olan bir ürün ortaya çıkardım. Kendime ördüğüm yün çorabı o kadar beğendim ki üşenmeden bir tane daha ördüm ama bu kez ördüğüm ikinci çorabı satmaya karar verdim. Satmak için ne yapmam lazım? Öncelikle değişime sokmak üzere pazara gitmem lazım. Fakat o çorabı pazarda satmak için çok önemli bir şeye ihtiyacım var. Satmak istediğim ürünümün fiyatına.

Henüz yeni ticarete atıldığım için acemiyim bu yüzden o çorabı örerken harcadığım saate göre değer biçiyorum yani 100 saat harcadıysam 100 TL diyorum. Pazarda bir sürü müşteri karşıma çıkıyor ve bana diyorlar ki “Bu çorap 100 lira etmez bu çorabı üretmenin ortalama “soyut-toplumsal” emek zamanı olsa olsa 10 saattir.” diyorlar. Yani aslında diyorlar ki “Senin beceriksiz ve deneyimsiz olup 100 saatte bir çift çorabı bireysel emeğinle yaratmanın bizim için hiçbir önemi yok” Çünkü bir çift çorap soyut-toplumsal emekle 10 saatte yapılıyorsa, pazarda 10 liraya değişim değeri bulacaktır. O halde artık diyebiliriz ki; Bir metanın değişim değeri o metanın üretimine harcanan ortalama soyut-toplumsal emekken, kullanım değeri ise o metanın üretimine harcanan somut-bireysel emektir.

Kapitalist toplumlarda Meta üretiminin tek amacı sadece insanlığa bir değer üretmek olmadığı için Marx kapitalizmin en önemli araçlarından birisi olan Meta’nın tahliline Kapital’in ilk cildinde meşhur meta çözümlemesiyle başlar. Marx’a göre kapitalizmin tek bir amacı vardır; sermayenin nicel olarak değerini artırmak. Bunu hangi patron sevmez ki?İşte bunu sağlayan ise Marx’ın o ünlü “Para-Meta-Para” formülüdür. Marx bu formülün sonucuna “Artı-Değer” diyecektir.

Marx’ın Kapitalizmin temel ekonomik yasası olarak bahsettiği “Artı-Değer Yasası” ya da diğer ismiyle “Artık Değer” ise kapitalist üretimin özünü belirler.

Artı-Değer kavramı da başka bir yazımızın konusu olsun.


Yorum bırakın