Lilith Efsanesi: Kadının Özgürlüğü

Tarih boyunca insanlar kendisini çevreleyen dünyayı anlamaya ve açıklamaya çalışmış cevap bulamadıkları sorulara mitolojik efsaneler üretmişlerdir. Dilden dile anlatılagelen efsaneler zamanla, toplumların kültürel mirasının bir parçası haline gelmiş ve çağlar boyunca aktarılarak evrilen, değişen ve yeniden yorumlanan evrensel hikayelere dönüşmüşlerdir. Toplumsal hafızaya kazınan bu efsaneler her dönemin kendisinden bir parça bulduğu hikayelerdir. Bu efsanelerden biri de Lilith’e dairdir.

Lilith efsanesi, insanlık tarihi kadar eski olan, Kadın ve Erkeğin eşitlik mücadelesini anlatır. Bu yüzden Lilith sadece bir mitolojik figür değil, aynı zamanda kadınların erkek egemen toplumdaki özgürlük mücadelesinin ve ataerkilliğe karşı direnişin bir sembolü olarak da görülür. Bu sembolik ifade daha fazla vurgulandığında bu efsaneye belki de feminizmin ilk öncü ve ataerkil topluma başkaldıran ilk asi dişinin efsanesidir bile diyebiliriz.

Lilith bir eşitlik mücadelesidir. Bu yüzden insanın varoluşsal ve toplumsal sorunlarına dair derin bir felsefi anlam taşır. Bu bakış açısıyla bakıldığında Lilith’in hikayesi, insanın özgürlük arayışı, eşitlik talebi ve toplumsal normlara meydan okuma çabaları üzerine bir alegori olarak da görülebilir.

Üç semavi dine göre Âdem ve Havva yaratılan ilk insanlar olarak bilinir. Kutsal kitaplara göre insanın doğuşu Âdem’e, kadının yaratılışı ise Âdem’in kaburga kemiğinden yaratılan Havva’ya dayanır. Çünkü Tanrı, cennette Âdem’i toprak ve kilden yarattıktan sonra ona eş olsun diye Havva’yı Âdem’in kaburga kemiğinden yaratmıştır.

Fakat efsaneye göre Havva’dan önce Lilith vardı. İlk kadın ve Âdem’in ilk eşi olan Lilith…

Cennette kadın ve erkeğin aynı anda yaratıldığını söyleyen Mitolojik Lilith efsanesine göre Âdem ve ilk karısı Lilith ilk insan olarak Tanrı tarafından toprak ve kilden yaratılmışlardı. Dişi ve erkek olarak yaratılan bu iki insan, tanrının emriyle cennette yaşamaya başlamışlardı. Cennet onların eviydi ve orada olmaktan mutluydular ta ki Lilith, Âdem’in egosuna ve kendisine üstünlük taslamasına karşı çıkana kadar.

Aynı topraktan yaratılan bu iki insanın birbirlerinden tek farkı birinin erkek diğerinin dişi olmasıydı. Ama erkek olan bu farklılığı kendine üstünlük olarak görüyordu. Erkeğin egosuna başkaldıran Lilith ise Âdem ile aynı zamanda ve aynı topraktan yaratıldığından onunla her konuda eşit olduğunu düşünüyordu. Fakat Âdem bu eşitliği asla kabul etmedi; Lilith ise bu eşitliği kabul etmediği sürece Âdem’le birlikte olmayacağını ve eğer Âdem bu birliktelikte ısrar ederse onu terk edeceğini söyleyecekti.

Ve bir gün dediğini de yaptı;

Efsaneye göre, Lilith’in Adem’e “İkimiz de aynı anda aynı topraktan yaratıldık neden bana üstünlük taslıyorsun” sorusuna karşılık “Ben Adem’im, erkeğim, bağışlayan ve bereket bahşeden bir gökyüzüyüm sen ise benim altımda sadece bana ürün veren bir topraksın” cevabını aldığı söylenir.

Bu cevap üzerine Lilith bu egoya daha fazla dayanamaz ve dediğini yapar, Adem’i terk eder. Bu başkaldırı Tanrı’yı çok kızdırır ve Lilith cennetten kovulur. Kadın, erkeğinin kendisine eşit davranmayacağını anladığı an da onun yanından ayrılmayı seçmiştir. Erkeğine boyun eğmediği için ise Tanrı tarafından cennetten kovularak cezalandırılmıştır.

Cennette tek başına kalan Âdem için kötü günler başlar. Lilith’e âşık olan Âdem, onun yokluğuna daha fazla dayanamaz ve Tanrıdan onu geri ister. Tanrı, Lilith’e geri gelmesi için üç melek gönderir ancak Lilith eşitlik konusunda ısrarcıdır, eşit olmayacaklarsa geri dönmek istemez.

Cennette yalnız kalan Âdem bu duruma çok üzülür. Tanrı ise Âdem’in Lilith’i unutmasını ister ve bir gün Âdem uykusundayken, Adem’in kaburga kemiğinden Havva’yı yaratır.  Havva, Lilith’e o kadar çok benziyordur ki Âdem, Lilith’i hemen unutur ve itaatkâr eşiyle cennette mutlu bir yaşam sürmeye başlar, ta ki Havva’nın yasak elmayı Adem’e yedirerek tüm insanlığın cennetten kovulmasına sebep olana kadar.

Cennetten kovularak dünyaya gönderilen Lilith ise burada Kızıldeniz ile birlikte olur ve yüzden fazla iblis çocuk doğurur. Tanrı Lilith’i durdurmak için ona üç melek daha gönderir. Melekler Lilith’e eğer geri dönmezse her gün çocuklarından birini öldüreceklerini söylerler; Lilith yine geri dönmeyi kabul etmez. Bunun üzerine melekler, Tanrıya ve Adem’e itaat etmediği her bir gün için onun bir çocuğunu öldürürler.

Her gün bir çocuğunu kaybeden Lilith intikam için harekete geçer. Cennetten kovularak dünyaya gönderilen Âdem ile Havva’nın soyundan gelenlerin çocuklarını öldürmeye karar verir ve rivayete göre, dünyada doğan erkek çocuklarını doğduktan sekiz gün, kızları ise yirmi gün içinde öldürmeye çalışır.

Cevaplayamadıkları doğa olaylarını doğaüstü nedenlere bağlayan insanlık bir çok inanışta yeni doğan bebeklerde görülen ölümlerin sebebini Lilith’e dayandırmıştır. Hatta Türk efsanelerinde bile Lilith karşımıza Alkarısı ya da Albastı olarak çıkar. Özellikle lohusa anneye ve bebeğine rahatsızlık veren bu yaratık, temelini Lilith efsanesinden almaktadır. Bu yüzden geleneklerimizde bebekleri korumak için birçok ritüel üretilmiştir. Lohusa kadının kırmızı giysiler giymesi, kırmızı kurdele takması, kırk gün boyunca anne ve bebeği yalnız bırakmamak, geceleri ışıkları söndürmemek gibi ritüeller bu inanca dayanmaktadır.

Lilith efsanesi, erkek ve kadın arasındaki güç dengesizliğine dikkat çeken, geleneksel olarak kadınların ataerkil toplumun normlarına karşı direnişinin bir sembolüdür. Lilith’in Âdem ile eşit olduğu ve bu eşitlik talebini cesurca dile getirdiği hikâye, kadınların toplumda hak ettikleri konumu almak için verdikleri mücadelenin belki de tarihteki ilk örneğidir.


Yorum bırakın