Bir Hayal Kırıklığını Affetmek

İnsan ilişkileri karmaşık ve hassas bir dengede var olur. Bazen bu denge farklı nedenlerden dolayı bozulabilir. Bu denge bozulduğunda sevdiğimiz insanlardan hiç hak etmediğimiz sözler duyabilir ya da hiç hak etmediğimizi düşündüğümüz davranışlar görebiliriz. Böyle bir durumla karşılaştığımızdaysa kişisel ilişkilerimizde hayal kırıklıkları yaşarız.

Bu hayal kırıklıkları, sevdiklerimizin bizde uyandırdığı beklentilerle gerçeklik arasındaki uçurumu hissettiğimizde ortaya çıkar böylece onlardan aldığımız sevgi ve destek ya da onlara karşı hissettiğimiz güven duygusu hiç ummadığımız bir şekilde kaybolur ve içimizde oluşan bu boşluğu büyük bir hayal kırıklığı doldurur.

Bu hayal kırıklıkları sadece duygusal bir yara olarak da kalmaz aynı zamanda bizde hayal kırıklıkları yaşatan kişiye karşı ister istemez öfke ve kırgınlık duygularıyla meydana getirir.

Fakat bu hayal kırıklıklarını gerçekten değer verdiğimiz kişiler bize yaşatırsa, işte o zaman duygularımız daha farklı bir yöne evrilebilir çünkü gerçekten önemsediğimiz insanlar, kalbimizin derinliklerinde özel bir yer edinmiş, güvendiğimiz ve hislerimizi paylaştığımız kişilerdir. İşte böylesi kişiler tarafından bir hayal kırıklığı yaşarsak bu kez içimizde oluşan öfke muhtemelen bir çatışmayı da beraberinde getirir. Hissettiğimiz öfke ve kırgınlık duygularının yanında hala bizi kıran o kişinin mutluluğunu istemek gibi zorlu bir duygusal döngü içine girebiliriz.

Peki sizce, bizi üzen ve yaralayan birinin mutlu olmasını istemek aptallık mıdır? Bence hayır, çünkü önem verdiğimiz kişiye karşı duyduğumuz hayal kırıklığı, bizi hayal kırıklığına uğratan kişiden yola çıksa da bizi çok daha fazla etkiler.

Bazen hayat, hayal kırıklıklarıyla yaşamayı bırakıp gerçekleri görmen için seni en değer verdiğin kişiler tarafından hayal kırıklığına uğratır. Sen durmadan kendine “Neden?” sorusunu sorarken ve geçmişin güzel hatıralarına saplanıp kalmaktan kaçamazken maruz kaldığın bu çatışma aslında insanlığın en derin duygusal yolculuklarından birine çıkartır seni ve yolculuğun sonunda hayatın en derin derslerinden birini öğretir sana; kırılmışlık ve bağışlama.

Jacques Derrida bu konuda bize en uç noktayı gösteriyor “Affetmek, affedilemez olanı affetmektir.” diyor. Bence inanılmaz bir cümle. Doğruyu söylemek gerekirse affedilmesi gereken tek şey de zaten bu değil midir? Eğer söz konusu olan şey affetmekse, yalnızca affedilemez olanı affetmek, gerçek affetmek değil midir?

İnsanların neden affetme eylemini gerçekleştirmekte zorlandığına dair düşünceler oldukça derin ve karmaşıktır. Duygusal yaralanma ve güven kaybı gibi faktörlerin affetme sürecini engelleyici etkileri göz ardı edilemez. Bir kişi, kırıldıktan sonra tekrar aynı güvensizliği ve aynı yaralanmayı yaşayacağı korkusuyla affetmeyi reddedebilir. Bununla birlikte, öfke ve kızgınlık duyguları da affetmeyi zorlaştıran nedenlerdir; “Ben bunu hak etmedim” ya da “Benim kırılacağımı bilmesine rağmen böyle davrandı” gibi söylemler bizi affetme duygusundan uzaklaştırır. Ayrıca geçmişte yaşanan olumsuz deneyimlerin etkisi altında kalarak sürekli olarak negatif duyguları yeniden canlandırmakta affetmeyi zorlaştıran nedenlerdendir. Birçok kişi ise affetmenin kendisini aşağılanmış hissetmesine veya haksız olduğunu kabul etmesine neden olabileceğini düşünerek gururunu korumak adına affetmeyi reddeder.

Oysaki zaten değer verdiğin biri seni çok kırdığında, sen hala onun için en iyisini istiyorsan, o kendisi için en iyi olanı zaten kaybetmemiş midir? Birgün bu gerçeğin farkına varıp seni gerçekten kaybettiğini ve bu yüzden senden özür dilemesi gerektiğini anlarsa, bırak o gün geldiğinde hala onun mutlu olmasını istediğini senin yüreğinde görsün. İnanın bana sizi kıran kişinin hala mutlu olmasını istemek ona karşı kin ve nefret beslemekten çok daha kolay. O halde yolu affederek yürümek varken neden aynı yerde takılıp kalıyoruz?

Bu noktada, affetme eylemini aslında bir özgürleşme ve iç huzur arayışı olarak da görebiliriz. Bizi kıran insandan ona karşı hiçbir duygu beslemeden uzaklaşmak, kendi içimizde ona karşı taşıdığımız bütün duyguları serbest bırakmak ve yaşanılan her ne varsa herşeyi olduğu gibi kabul etmek bizi kısıtlayan bağları da kopartır. Ancak unutulmamalıdır ki affetmek, sadece bir seçenek değil, aynı zamanda bir süreçtir ve bu süreç zaman alır ve sabır gerektirir; Affetme, bir anda gerçekleşen bir mucize değil, bilakis zamanla olgunlaşan bir davranış biçimidir.

Sizi kıran insanların mutluluğunu isteyin çünkü hayat uzun süre nefret etmek için çok kısa…


Yorum bırakın