Sevgi, insan ruhunun en derinlerinde yatan belki de hayatımızın özünü şekillendiren en güçlü duygularımızdan birisidir. Fakat bu duygumuzun diğer duygularımıza nazaran karmaşık ve çok katmanlı yapısı, yalnızca bireyler arasındaki ilişkilerde değil, tüm yaşam içinde rol oynamasını sağlıyor.
Antik Yunan metinlerine bakarsanız, sevgiyi tarif etmenin günümüzde kullandığımız gibi tek bir yolu olmadığını görürüsünüz. Günümüzden 2500 yıl önce Antik Yunan düşünürleri bu güçlü ve çok katmanlı duygumuzun dört farklı renkte olduğunu düşünmüş ve sevgi kavramını; Eros, Philia, Agape ve Storge olarak dört bölüme ayırmışlardır. Bu dört farklı sevgi türü genel anlamda “Sevgi” kavramını anlatsa da her biri, yaşamın farklı bir yüzünü göstererek sevginin çok yönlü doğasını anlamamıza yardımcı olmuştur.
Eros: Tutkunun Ateşi
Eros, fiziksel çekimi, tutku ve yoğun arzuyu temsil eder ve genellikle tutkulu ve cinsel eğilimli bir sevgi çeşidi olarak tanımlanır. Batı kültürlerinin şu anda romantik sevgi olarak gördüğü şeye en çok benzeyen sevgi türüdür. Kelime, “mahrem aşk” anlamına gelen Yunanca “Erotas” kelimesinden türemiştir. Eros, karşımızdaki kişiye hissettiğimiz tensel çekimin yarttığı sevgidir. İki bedenin birbirlerine duydukları kavuşma isteğidir. Birçok düşünür, bu tür bir sevgiye yakalanan birinin kontrol kaybı yaşaması nedeniyle Eros’u tehlikeli olarak görmüştür. Evet, tehlikeli dedim; Paris’in Helen’e olan tutkulu aşkı Truva’nın çöküşüne yol açmamış mıydı?
Philia: Dostluğun İnceliği
Antik Yunan’da birçok düşünür Eros’u tehlikeli olarak görürken Philia’yı ideal aşk olarak görüyordu. Çünkü bu eşitler arasındaki bir sevgi türüydü. Philia, dostluğun ve kardeşçe sevginin bir örneğidir. Bu nedenle erotik aşktan çok daha fazla değer verilir. Ortak ilgi alanları, paylaşılan anılar ve güven üzerine kurulu olan bu sevgi aynı zamanda insanların birbirlerine duyduğu derin bağlılığı yansıtır.
Aristoteles’e göre bu sevgi türü romantik bir çekimden ziyade, birlikte zaman geçirmekten keyif alan, ortak değerlere sahip olan ve birbirini tamamlayan kişiler arasında gelişir ve ona göre bir kişi birine karşı üç nedenden biri için Philia hissedebilir: yararlılığı, hoşluğu ve iyiliği. Bu nedenle Philia, birlikte geçirilen zamanın, paylaşılan kahkahaların, birbirlerini anlayan iki dostun omuz omuza verdiği anlarda, birbirlerine duydukları sadakat ve anlayışın ifadesidir. Bu sevgi türünde asla romantik bir beklenti yoktur. Fakat belki ilginç bulacaksınız ama Platon’a göre ise en iyi Philia türü, Eros’un içinden çıkan ve Eros’ta gelişen Philia’dır. Yani aslında Platon fiziksel ilişkinin ardından doğan sevginin daha sonraki yıllarda daha yüksek bir sevgiye dönüşebileceğini daha önce tutkuyla bağlandığınız birisi ile dostluğun daha iyi gelişeceğini düşünmekteydi.
Agape: Koşulsuz Sevginin Işığı
Agape diğer iki sevgi türünden biraz daha soyuttur. Bu sevgi türü sevginin en özverili ve en saf biçimidir. Karşılık beklemeden sevmeyi simgeler. Koşulsuz sevginin en saf halidir. Birini karşılık beklemeksizin, özveriyle sevmenin adı Agape’dir. Bu sevgi türünde kişi sevdiği kişi tarafından sevilmese bile onu sadece sevdiği için sever. Sevgisinde maddi veya manevi bir karşılık aramaz. Karşısındaki kişinin mutlu olması onu da mutlu eder. Agape, insanların birbirlerine karşı duyabilecekleri en yüksek sevgiyi simgeler. Ve belki şaşıracaksınız ama eski yunanda gerçek aşk Agape ile ifade ediliyordu.
Storge: Ailenin Sıcaklığı
Storge, aile bağları ve doğal sevgide mevcuttur. Ebeveynlerin çocuklarına, kardeşlerin birbirine duyduğu o derin ve doğal sevgidir. Bu sevgi, doğuştan gelen bir bağla başlar ve zamanla daha da güçlenir. Storge, zor zamanlarda ayakta durmamızı sağlayan, bizi olduğu gibi kabul eden, her zaman yanımızda olan ailemizin sevgisidir.
Antik Yunan düşünürlerinin sevgiye bu kadar önem vermesi, sevgiyi insan ruhunun farklı katmanlarında deneyimlememizle ilgilidir. Eros’un ateşiyle başlayan tutkular, Philia’nın güven dolu dostluğu, Agape’nin koşulsuz şefkati ve Storge’nin sıcak aile bağı…
Hayatın farklı anlarında ve farklı insanlarla kurduğumuz bu sevgi türleri, yaşamımıza farklı renkler ve anlamlar katar. Çünkü sevgi, yalnızca bir duygu değil, insanın ruhunun belki de en derin ihtiyacıdır.
Ancak, tüm bu sevgilerde değişmeyen bir şey vardır: Emek
Sevgi büyür, gelişir ve değişir ancak tüm bunların olması için onu beslemek, büyütmek, korumak gerekir. Bir çeşitliliği derinleştiren, dostluğu sağlamlaştıran, aile bağlarını güçlendiren ve devam ettiren şey gösterdiğimiz emek ve özveridir.
Türk sinemasının önemli filmlerinden birisi olan Ünlü yazar Cengiz Aytmatov’un aynı isme sahip kitabından uyarlanmış “Selvi Boylum Al Yazmalım” filmini hatırlıyor musunuz?
Filmin final sahnesinde ne diyordu?
Sevgi neydi?
Sevgi iyilikti, dostluktu… Sevgi emekti.
