Anti Hegelciler: Arthur Schopenhauer – 1

Bir önceki yazımda Hegel’in siyaset, ahlak, doğa felsefelerine girmeden sadece tin felsefesini anlatmaya çalıştım.  Hegel, Tin Felsefesiyle, Kant’ın sadece fenomenal dünyanın bilgisine ulaşabiliriz düşüncesine karşı çıkmış ve Kant felsefesinin karşısına “Mutlak İdealizm” düşüncesini getirmişti. Hegel düşünceleriyle başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa’da çok büyük yankı uyandırdı. Bu yankı yıllar içinde öyle bir boyuta geldi ki … More Anti Hegelciler: Arthur Schopenhauer – 1

Friedrich Hegel ve Huzurlarınızda Mutlak Tin: Geist

Hegel Felsefesine başladığımız bir önceki yazımda; Hegel, bizim deneyimlediğimiz ve hakkında düşündüğümüz her şeyin kendisinin de düşünce olduğu fikrine ulaşmış ve mutlak gerçekliğin düşünce olduğunu söylemişti. Hegel ile ilgili bu yazımız ise sadece Hegel’in Tin Felsefesi üzerine olacağı için Tin’in ortaya çıkışından başlamamız gerekecek. Bu nedenle gelin bir an önce Hegel gibi düşünmeye başlayalım. Hegel’in … More Friedrich Hegel ve Huzurlarınızda Mutlak Tin: Geist

Friedrich Hegel: Korkulu Rüyamız

Her türlü eleştiriye kapalı dogmatik bir düşünceye sahip olan Ortaçağ Felsefesinin bitmesiyle birlikte başlayan Rönesans Felsefesi, düşüncenin yeniden özgürleşmesini sağladı ve felsefe yüzünü tekrar insana döndü bu keskin dönüş artık Modern Felsefenin başladığının da habercisiydi. Modern Felsefe üç büyük ismiyle beraber gelmişti; Descartes, Spinoza ve Leibniz… Modern Felsefeden sonra başlayan Aydınlanma Felsefesi ise “İngiliz Aydınlanması”, … More Friedrich Hegel: Korkulu Rüyamız

“Sapere Aude”: Bilmeye Cesaret Et!

Yola M.Ö 5. Yüzyıl Antik Yunan Felsefesinden çıktık. Hristiyanlığın gelişiyle birlikte bin yıl sürecek olan Skolastik ve Dogmatik düşüncenin hâkim olduğu Ortaçağ Felsefesinin dehlizlerine girdik. Bu karanlık dehlizlerden çıkarken yanımızda Rönesans’ın ışığı, gelişen bilim, Descartes ve “Cogito Ergo Sum”’ vardı. “Cogito” ile birlikte insanoğlu, Ortaçağ düşünce yapısını kendi özgür iradesiyle terk etti. Kendi aklını kullanmayı … More “Sapere Aude”: Bilmeye Cesaret Et!

Immanuel Kant’ın Ödev Ahlakı

Daha önce yazmış olduğum Kant yazılarından hatırlarsınız; Kant Eleştirel Felsefesinin ortasına üç temel soruyu oturtmuştu “Neyi bilebilirim?” “Ne yapmalıyım?” ve “Ne umut edebilirim?” Bu soruların cevaplarının arayışı içine giren Kant, Eleştirel Felsefesinin ilk eseri olarak kabul edilen “Saf Aklın Eleştirisi” adlı kitabında evreni Fenomenal (Görülen) ve Numenal (Kendinde Şey) olarak ikiye ayırmış ve biz bilinçli … More Immanuel Kant’ın Ödev Ahlakı

Immanuel Kant: Sizi Gidi Sentetik A Priori Yargılar Sizi

Bir önceki yazımızın sonunda Kant’ın “Sentetik A Priori” yani deneye dayanmayan ama bilgimizi genişleten yargıların mümkün olup olmadığını kanıtlamak için üç temel disiplin seçtiğinden bahsetmiştik; Matematik, Geometri ve Metafizik. Kant’a göre matematiksel tüm yargılar Sentetik A Priori Yargılardır. Nasıl mı? Kendisinin verdiği o ünlü 7+5=12 örneğiyle anlatalım. Bir tarafa yedi elma diğer tarafa beş elma … More Immanuel Kant: Sizi Gidi Sentetik A Priori Yargılar Sizi

Immanuel Kant: Deneyimden Bağımsız Bilgi Mümkün Müdür? Sorusu Neden Bu Kadar Önemliydi

Bir önceki yazımız “Acaba Kant için Deneyimden bağımsız bilgi mümkün müdür? sorusu neden bu kadar önemliydi.” cümlesiyle bitmişti. O halde kaldığımız yerden devam edelim. Bu sorunun cevabı Kant için önemliydi çünkü Kant, ayrım gözetmeksizin herkes için uygulanması gereken bir Ahlak Yasasına, evrensel bir ahlaka ulaşmak istiyordu. Kant buna ulaşmak için 1770 yılında o ünlü kritiklerini … More Immanuel Kant: Deneyimden Bağımsız Bilgi Mümkün Müdür? Sorusu Neden Bu Kadar Önemliydi

Immanuel Kant: Deneyimden Bağımsız Bilgi Mümkün Müdür?

Bilgi, bilen ile yani özne ile bilinen yani nesne arasındaki ilişkiden çıkan yeni bir üründür. Felsefe dünyası gerçek bilginin ne olduğunu tam olarak öğrenebilmek için Alman felsefesinin kurucu isimlerinden biri olan 18.yüzyıl filozofu Immanuel Kant’ı beklemek zorunda kalmıştır. Huzurlarınızda Immanuel Kant… Kant’ın bilgi felsefesi, birbiriyle hiçbir noktada anlaşamayacak sanılan Ampirizm ile Rasyonalizmi nihayet bir nokta … More Immanuel Kant: Deneyimden Bağımsız Bilgi Mümkün Müdür?

Her Şeyin Bir Nedeni Var Mıdır?

Nedensellik, evrende gerçekleşen her olayın mutlaka bir nedeni olması gerektiğini söyleyen bir kavram. Peki, bu doğru mudur? Felsefe tarihinde bugüne kadar “Nedensellik” kavramı üzerine birçok kişi konuşmuş olsa da bu konu üzerine en önemli eleştiriyi David Hume yapmıştır. Hume, “Nedensellik” kavramını “İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma” adlı eserlerinde ayrıntısıyla anlatmıştır. Hume bir İngiliz’di ve … More Her Şeyin Bir Nedeni Var Mıdır?

Teodise: Kötülük Problemi

Bir önceki yazılarımda Ortaçağdan sonra Descartes ile başlayan Modern Felsefe döneminden bahsetmiş daha sonra Spinoza ve Leibniz felsefelerini anlatmaya çalışmıştım. Son olarak Mantığın İlkelerini; Özdeşlik, Çelişmezlik ve Üçüncü Halin İmkansızlığı ilkelerini tanımlamış ve 17.yy da Leibniz’in bu ilkelere “Yeter Neden İlkesi”’ni ekleyerek bu ilkeyle Tanrıyı açıklamasına değinmiştik. Bu yazımızda ise yine Leibniz tarafından Felsefeye girmiş … More Teodise: Kötülük Problemi

Leibniz: Yeter Sebep İlkesi

Her hangi bir konuda doğru düşünmediğimiz zaman, hemen çevremizden “Bu konuda doğru düşünmüyorsun” ya da “Hiç mantıklı düşünmüyorsun.” gibi tepkiler alırız. Neden bazen doğru düşünemiyoruz? Bu sorunun cevabını genellikle Psikoloji Biliminde arasak da Psikolojiden çok önce, geçmiş yıllardan gelen felsefi birikim bu soruya cevap vermeye çalışmıştır. Sn. Mutluhan İzmir’in “Öznenin Diyalektiği” adlı kitabının önsözünde yazmış … More Leibniz: Yeter Sebep İlkesi

Spinoza’nın Tanrısı

Mutluluk dışarıda mıdır yoksa sadece zihnimizin bir oyunu mu ? Dışarıda derken dış dünyadaki nesnelerden bahsediyorum. Bize, bir şeyin korkutucu, değersiz, arzu edilesi ya da beş para etmez olduğuna karar verdiren dışımızdaki nesneler ya da çevremizdeki insanlar olabilir mi? Yoksa değiştirmemiz gereken şeyin düşüncelerimiz olduğunu anladığımızda mutluluğu hala nesnelerde aramaya devam eder miydik? Peki ya … More Spinoza’nın Tanrısı

Ve Nihayet Descartes: “Cogito Ergo Sum”

Artık Ortaçağ Felsefesi sona ermiş ve Modern Felsefeye geçilmiştir. Modern Felsefe; Montaigne, Erasmus, Mirandola gibi Rönesans Hümanistlerinin; Descartes, Spinoza, Leibniz gibi Kıta Rasyonalistlerinin; Locke, Hume, Berkeley gibi İngiliz Ampiristlerinin; Rousseau, Diderot, D’Alambert gibi Aydınlanma Düşünürlerinin; More ve Campanella gibi Ütopiklerin; Kant, Fichte, Schelling, Hegel gibi Alman İdealistlerinin; Marx ve Engels gibi Materyalistlerin; Schopenhauer ve Nietzsche … More Ve Nihayet Descartes: “Cogito Ergo Sum”

Tümeller Problemi

2500 yıllık Felsefe tarihinde Antik Yunan Felsefesinden hemen sonra başlayan dönem Ortaçağ Felsefesidir. Yaklaşık olarak bin yıl süren Ortaçağ Felsefesi içinde yer alan gerek Ortaçağ Hristiyan Felsefesi gerekse Ortaçağ İslam Felsefesi olsun her ikisi de dini merkeze alan, Tanrının varlığını ispatlamaya çalışan ve Metafiziğin her şeyi açıkladığını düşünen filozofların yaşadığı bir dönemdi. Bu dönemin en … More Tümeller Problemi

Hikaye Devam Ediyor: Azıcık Ortaçağ Felsefesi

“Hikâye Nasıl Başladı?” başlıklı ilk yazımda; Hikâyenin başlangıcı olan Antik Yunan Felsefesinin nasıl başladığını ve daha sonra birkaç cümleyle buradan Ortaçağ Felsefesine nasıl geçildiğini anlatmıştım. Hatırlayacak olursak Antik Yunan Felsefesinin üç büyük düşünüründen birisi olan Platon, öldükten sonra öğrencisi olan Aristoteles Yunan felsefesi üzerinde etkili olmuştu. Aristoteles yazdığı kitaplar ve felsefeye getirdiği kuramlarla felsefesini sistematik … More Hikaye Devam Ediyor: Azıcık Ortaçağ Felsefesi