Vedalaşmak 

Kolay değildir vedalaşmak. Bir dostla, bir sevgiliyle, bellekte kök salmış bir anıyla, bir alışkanlıkla vedalaşmak kolay değildir. İnsanın sevdiği bir şeyle vedalaşması hiç kolay değildir. 

Çünkü her veda mutlaka bizden bir parçayı da alıp götürür ve çoğu zaman geride kalan çok büyük boşluklardır sadece. 

Ve bu boşluklar bazen o kadar büyüktür ki, yeri dolmayacak, başka hiçbir şey tarafından tam anlamıyla kapatılmayacak boşluklar olarak kalırlar bizimle.  Bu yüzden vedalaşmak zorlu bir sınavdır; insanın en eski ve en derin sınavlarından. 

Hayat, baştan sona vedaların yolculuğudur aslında. Bizi, tüm kayıplarımızla ve geride bıraktıklarımızla yüzleşmeye zorlayan… Ve yaşadığımız her veda, bir gün hayatın kendisiyle de vedalaşacağımızın bir zorunluluk olduğunu bize yeniden ve yeniden hatırlatan soğuk bir gerçektir. 

Evet, her ayrılık acıtır, her vedalaşma bizi biraz daha eksiltir; sevdiğimizi, alıştığımızı, bildiğimizi geride bırakırken hüzündür aslında geriye kalan. 

Fakat her ne kadar vedalar zor da olsa, hayatın içinde vedalaşmanın kaçınılmaz olduğu durumlar vardır. Çünkü bazen etapları kapatmak gerekir. 

Bizi mutlu eden bir şeyi ardımızda bırakmanın bedeli ne kadardır? Bazen geri dönüşü olmayan bir vedaya katılmak ne kadar zarar verir ki insana? Sevdiğimiz bir şeyden ya da artık sahip olmamamız gerektiğini bildiğimiz bir şeyden ayrılmak ne kadar acıtır insanın canını? 

Bazen gözün gibi baktığın dostlukların olur. Ama sen üstüne titredikçe hep bir şeyler kırılır, incinir, dağılır ve gün gelir avucundan kayıp gider sonunda. Ve o an anlarsın ki yok olmasın diye gösterdiğin çaba boşunadır artık; geçen zaman birçok şeyi değiştirmiş, yıllardır dostum dediğin insan bir yabancı olmuştur sana.  Aynı yolda birlikte yürümenin imkansızlığını işte o zaman anlarsın. 

Gün gelir evini, yaşadığın şehri ya da işini değiştirmek zorunda kalırsın. Yıllarca birbirinizi her açıdan anladığınız kişiler , öyle bir değişirler ki artık o kapıları kapatmaya mecbur kalırsın.

Hayatın doğal akışında ki zorunlu vedalardır bunlar. Ve böylesi vedalar, veda edeni bazen çok zorlasa da karşı konulamaz bir gerçek gibi çıkar insanın karşısına. Bazı durumlar öyle bir anda gelir ki insan istemese de vedalaşmak zorunda kalır. 

Bu zorunlu vedalaşmaların en kaçınılmaz olanı ve belki de en acı vereni, ölümle gelendir. Bu, geride kalan için en güç vedadır. Onların yokluğunu kabullenmek, öldüklerini kabullenmekten daha zordur çünkü.

Bazı vedalar ise psikolojiktir. İnsan ruhsal sağlığını koruyabilmek için bazı dostlukları, bazı ilişkileri ya da alışkanlıkları geride bırakmak zorunda kalır. Çünkü insanlar değişirler. Geçmişte birbirini çok iyi anlayan iki dost gün gelir hayata aynı pencereden bakamaz olur. Ve nihayet dostlukları, kişiyi yoran, sıkan, bıktıran ve artık kendine bile yabancılaşan bir dostluğa dönüşünce, veda bir tür iyileşme ve kendini koruma eylemine dönüşür. 

Diğer yandan yenilenme ve ilerleme arzusuyla yapılan vedalar da vardır. Bazen hayatımızda ilerlemek ve yeni şeyler öğrenmek için geçmiş alışkanlıklarımızdan, bulunduğumuz çevreden ya da insanlardan uzaklaşmak zorunda kalırız. Eski bir okul, bir şehir veya bir arkadaş grubu, artık bizim yolculuğumuza katkı sunmadığında, veda kaçınılmaz hale gelir. Bu tür vedalar, değişimin kapısını açarken aynı zamanda yeni yolculukların da habercisidir. 

Bazı vedalar ise artık karşılıklı saygı ve sevgi tükenmeye başladığında gerçekleşir. İlişki iki tarafa da yük olmaya başladığında, gitmek ya da bırakmak bir zorunluluk olur. İnsan ne kadar çok sevse de bir gün vedanın gerekli olduğunu hissedebilir. 

Bazen ise somut değil de daha soyut şeylerle vedalaşırız. 

Mesela bazen hayallerimizle ya da hedeflerimizle vedalaşmak zorunda kalabiliriz. Çeşitli nedenlerden dolayı artık peşinden koşamadığımız hedeflerimiz, zamanla bize yük olmaya başlar. Hayatın gerçekleri kimi hedeflerimizle yollarımızı ayırmayı gerektirebilir. Bu vedalar, genellikle kısa süreli bir hayal kırıklığı getirse de bazı gerçekleri kabullenerek vedalaşmak iyi gelir insana.

Geçmişle vedalaşmakta soyut bir gerçektir. Geçmişte yaşadığımız acı tecrübeler, hatalar ya da geçmişten bugüne taşıdığımız pişmanlıklarımız yeni başlangıçlarımızın önünde engel teşkil eder. İleriye gidebilmek için ise bu anılarla, pişmanlıklarla ya da hatalarımızla vedalaşmamız gerekir. Geçmişle vedalaşmak zor bir veda olsa da geleceğe doğru adım atmamızı sağlar. 

Geçmişimizle vedalaşırken aslında farkında olmadan “Zaman” ile vedalaşırız. Belirli bir yaşa gelindiğinde ya da yaşamın farklı bir aşamasına geçildiğinde, “Zaman” ile vedalaşmak zorunda kaldığımız anlar olur. Mesela her yaş aldığımızda bir önceki yaşımızla vedalaşıp yeni yaşımıza “Merhaba” deriz. Ve gün gelip gençliğimizin heyecanı ya da enerjisi artık çok gerilerde kaldığında, bu vedalar zamanın aslında ne kadar önemli ve geri alınamaz bir gerçek olduğunu hatırlatır bize. 

Ama bence vedaların en enteresan olanı insanın kendisiyle vedalaşmasıdır. Yaşanan deneyimler ve geçen zaman bazen bizi öyle bir değiştirir ki artık eski kendimizle vedalaşmamız kaçınılmaz olur. Hayatın getirdiği değişimlerle kendimizi, değerlerimizi ve bakış açılarımızı güncellediğimiz de artık yeni kendimizle uyumlu olmayan, eski değer yargılarımızı bir kenara bırakıp onlarla da vedalaşırız. 

Sonuç olarak, her veda hayatımızda bir iz bırakır. Bir dönemin sona erdiğini, bazı kapıların artık kapanması gerektiğini hatırlatır bize. Her ne kadar zor olsa da gelecekteki hikayelerimizi de şekillendiren vedalarımızdır aslında. Belki de vedalar, geçmişle hesaplaşıp geleceğe adım atmanın, yaşadığımız anı daha değerli kılmanın bir yoludur. Her veda, yeni başlangıçların sessiz bir yankısıdır çünkü.


Yorum bırakın