“Su Başında Durmuşuz…”

Su başında durmuşuz… diye başlar Nazım Hikmet’in “Masalların Masalı” adlı şiiri. Su başında durmuşuz,çınar, ben, kedi, bir de güneş.Suda suretimiz çıkıyor,çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.Suyun şavkı vuruyor bize,çınara, bana, kediye, bir de güneşe. Önce kedi gidecek,kaybolacak suda sureti.Sonra ben gideceğim,kaybolacak suda suretim.Sonra çınar gidecek,kaybolacak suda sureti.Sonra su gidecek güneş kalacak;sonra o da gidecek… Güneş … More “Su Başında Durmuşuz…”

İdealizm’den Materyalizm’e

Biz insanlar bilgiyi üç şekilde elde ederiz; ilki ve en önemlisi duyu organlarımız yoluyla dış dünyadan elde ettiğimiz duysal verilerimizin bilgilerdir, diğeri zihinsel imgelenim yoluyla, kişinin zihninde oluşturduğu dış dünyanın imgelenimlerinden kavramlar oluşturarak edindiğimiz bilgilerdir ve son olarak Platon’un da “Bilgi anımsamaktır” dediği gibi anımsama ve düşleme yoluyla bilinç yardımıyla edindiğimiz bilgidir. Bizler ancak duyu … More İdealizm’den Materyalizm’e

Hegel’in Hayatı ve Felsefesinin Oluşumu

“Yeniden Hegel” isimli bir önceki Hegel Felsefesine giriş yazımda; Hegel’in ve Hegel Felsefesinin en azından ne demek istediğini anlamadan Hegel’den sonra gelen diğer felsefi düşünceleri anlamanın çok zor olduğunu yazmıştım. Bu nedenle elimden geldiğince Hegel Felsefesini anlatabilmek adına Hegel’in yaşadığı zamanı ve onun hayat hikayesini de bilmek gerekliliğini söylemiştim. Bu yüzden bu yazımda onun nasıl … More Hegel’in Hayatı ve Felsefesinin Oluşumu

Yeniden Hegel: Sadece Kısa Bir Giriş Yazısı

Yeniden Hegel… Biliyorum sıkıldınız ama maalesef bu yazıdan sonra yeni bir Hegel yazısı daha gelecek. “Gelecek” diyorum çünkü bu yazı sadece bir giriş yazısından ibaret sonra hep birlikte Hegel’in hayat hikayesine geçeceğiz. Ama o daha sonra… Neden tekrar Hegel hakkında bir yazı yazmak istiyorum? Çünkü Hegel’in ve Hegel Felsefesinin en azından ne demek istediğini anlamadan … More Yeniden Hegel: Sadece Kısa Bir Giriş Yazısı

Materyalizm ve Materyalist Düşüncenin Tarihsel Süreci

İnsanlık tarihi bugüne kadar, birçok felsefi düşünceden, birçok yönetim şeklinden ve birçok ekonomik sistemden geçerek bugüne gelmiştir. Ancak şurası bir gerçek ki insanoğlu “Üretim”, “Yeniden Üretim” ve “Yönetim” olmak üzere üç süreç içinde toplumsallaşarak günümüze kadar gelebilmiştir. “Üretim” önce insan emeği ve sonra teknoloji yoluyla doğaya bir şeyler katarak doğayı değiştirme ve dönüştürme sürecidir. “Yeniden … More Materyalizm ve Materyalist Düşüncenin Tarihsel Süreci

Varoluşsal Bir Aşk Hikâyesi: “Ya/Ya Da”

19.yüzyıl filozoflarından, Danimarka’nın Sokrates’i ve Varoluşçuluk Felsefesinin kurucusu olarak gösterilen Soren Kierkegaard, hayatının en önemli eseri olan “Ya/Ya Da” adlı kitabını biricik aşkı Regine Olsen’le nişanlılığına son verdikten sonra yazmaya başlamıştır. Kierkegaard, büyük aşkı Regine’le bir arkadaş ziyareti sırasında tanışmış ve görür görmez ona aşık olmuştu. Bu tanışmalarından sonra adını bir türlü koyamadıkları arkadaşlıkları iki … More Varoluşsal Bir Aşk Hikâyesi: “Ya/Ya Da”

Diyalektik Düşüncenin Hikâyesi

Diyalektik sözcüğü Yunanca “Diyalog” ve “Etik” kavramlarının birleşiminden oluşan bir sözcüktür. Bu kelimenin etimolojik olarak oluşum sürecine baktığımızda ise neredeyse bütün felsefe tarihini görürüz. Bu yazımızda “Diyalektik” anlayışın ilk kez kullanılmaya başlandığı M.Ö 5. Yüzyıl Antik Yunan Felsefesinden başlayıp, sistematik bir hale evrildiği 19. Yüzyıl Alman İdealizm Felsefesine kadar olan sürecini inceleyeceğiz. Diyalektik, önceleri bir … More Diyalektik Düşüncenin Hikâyesi

Yunan Mitolojisinde Yaratılış Efsanesi ve Prometheus’un Armağanı

Prometheus, Yunan mitolojisinde adı geçen efsanevi bir karakterdir. Efsaneye göre o, ateşi Olimpos’un en büyük tanrısı Zeus’dan çalarak insanlığa armağan eden kişidir. Prometheus’un insanlığa verdiği bu armağan onun Olimpos tanrıları tarafından cezalandırılıp çok acılar çekmesine neden olmuştur. Prometheus’un bu trajik hikâyesini, bugüne kadar düşünce dünyasında da birçok kişiyi etkileyen bu miti doğru anlatabilmek için belki … More Yunan Mitolojisinde Yaratılış Efsanesi ve Prometheus’un Armağanı

Analitikçi Misin Yoksa Kıtacı Mı?

Felsefe yazılarımıza M.Ö 6. Yüzyıl Antik Yunan düşüncesiyle başlamıştık. Sonra Hristiyanlığın gelişiyle birlikte başlayıp sonrasında büyüyerek ilerleyen Ortaçağ Felsefesinin “Dogmatik Felsefe” ve “Skolastik Felsefe” olarak ayrıldığını söylemiş bu dönemin detaylarına inmeden anlatmaya çalışmıştım. Ortaçağ Felsefesinin ardından Rönesans Felsefesi gelmiş daha sonra ise Descartes’in “Cogito Ergo Sum” düşüncesiyle Modern Felsefe dönemi başlamıştı. Modern Felsefeyi kendi içinde … More Analitikçi Misin Yoksa Kıtacı Mı?

Farklı Pencerelerden De Bakabilmek

Artık felsefenin genel mantığını ve Antik Yunan felsefesinden 20.Yüzyıl Çağdaş felsefesine kadar olan felsefi dönemlerdeki düşünürlerin; en azından öğrenilmesi gereken ve felsefe tarihinde köşe taşı olanların felsefi fikirlerini az da olsa bildiğimizi düşünüyorum. Bütün bu felsefi dönemlere tek tek baktığımızda; Felsefi konuların ve felsefi tartışmaların en başından beri madde, varlık, bilgi, ahlak, din, erdem, mutluluk … More Farklı Pencerelerden De Bakabilmek

Kant ve Kopernik Devrimi

Felsefe tarihini kronolojik bir sıra içinde okurken Immanuel Kant ve onun Transandantal Felsefesine geldiğinizde büyük bir kırılmanın farkına varıyorsunuz. Sanki Kant Felsefesi olmasaydı Kant’dan sonraki felsefede anlatılan hiçbir şeyin bir anlamı olmayacakmış gibi geliyor. Hatta Kant sonrası felsefe sanki Kant’la birlikte önümüze seriliyor gibi… Çünkü Kant’dan sonraki bütün düşünürler öyle ya da böyle bir ucundan … More Kant ve Kopernik Devrimi

Determinizmden Varoluşçuluğa Bulantı: Jean-Paul Sartre

Özgür irade var mıdır? Yoksa bizler sadece nedenlerin sonuçları mıyız? Bütün eylemlerimiz, yaşadığımız ve yaşayacağımız her olay bizden çok önce gerçekleşmiş olayların bir sonucu mu? Bu soruların cevapları ve bu bakış açısı felsefede “Determinizm” yani “Nedensellik” olarak bilinir. Determinizm, tüm evrende meydana gelen her şeyin (ki buna aldığımız kararlar, düşüncelerimiz, yaşam tarzlarımız, bakış açılarımız da … More Determinizmden Varoluşçuluğa Bulantı: Jean-Paul Sartre

Aslında Hepimiz Bir Kolinin İçindeyiz

Hepimiz çevremizle ve çevremizdeki nesnelerle dolaylı ya da dolaysız olarak ilişkiye girdiğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Çevremizle yaşadığımız bu ilişkiler kendimize özgü, birbirimizden farklı yani öznel deneyimlerimiz. Bizler ancak bu öznel deneyimlerimizle çevremizdeki nesnelerin farkına varıyoruz. Mesela bazı nesneler kırmızı ya da yeşil bazıları saydam bazıları pürüzsüz veya pürüzlüdür. Bizler çevremizdeki bu nesnelerle girdiğimiz ilişkiler bütününde, … More Aslında Hepimiz Bir Kolinin İçindeyiz

Karl Marx: Avrupa’da Bir Hayalet Dolaşıyor

Karl Marx, 5 Mayıs 1818 tarihinde o yıllarda Prusya diye adlandırılan, bugünkü Almanya topraklarında olan Trier şehrinde doğdu. O, kimilerine göre bir filozof, kimilerine göre bir ekonomist, kimilerine göre bir sosyolog, kimilerine göre büyük bir teorisyen, kimilerine göre ise bunların hepsidir. Ama herkesin kabul ettiği bir şey vardır ki o bilimsel sosyalizmin kurucusudur. Marx’ın ölümünden … More Karl Marx: Avrupa’da Bir Hayalet Dolaşıyor

Arthur Schopenhauer: Kötülük Felsefesi – 2

Bir önceki “Anti Hegelciler: Arthur Schopenhauer” başlıklı yazımda Hegel Felsefesini eleştiren 19. yüzyıl Modern Felsefe filozoflarından Schopenhauer’ın felsefesinin kıyısından köşesinden giriş yapmıştık. Schopenhauer’ın tüm felsefesinde aslında gerçekliğin ne olduğunu anlamak istediğinden bahsetmiş ve bunun için de öncelikle yeterli sebep ilkesini ele aldığını söylemiştik. Daha sonra, yazmış olduğu “Yeterli Temel İlkesinin Dörtlü Kökü Üzerine” isimli eserinde … More Arthur Schopenhauer: Kötülük Felsefesi – 2